2000
20002

İğneada'ya nükleer santral Trakya ormanlarını ve topraklarını zehirler

Gündem 21.06.2025 - 00:09, Güncelleme: 21.06.2025 - 00:14
 

İğneada'ya nükleer santral Trakya ormanlarını ve topraklarını zehirler

Lüleburgaz’da “Trakya’da nükleer” paneli düzenlendi. Panelde Kırklareli İğneada – Kıyıköy hattında kurulması planlanan nükleer santralın Traky’nın doğal, kültürel ve sosyal mirası üzerinden olumsuz etki yapacağı ve doğa harikası Istrancalar’ında büyük zarar göreceği belirtildi.Panelde konuşan Prof. Dr. Karababa, radyasyonun insan genetiğini bozduğunu, anne karnındaki bebeğe zarar verdiğini ve kanser yapıcı etkileri olduğunu söyledi.
TRAKYA 2000 - Trakya Kent Konseyleri Birliği, Trakya Platformu ve Kırklareli Barosu’nun katkılarıyla, Lüleburgaz Belediyesi’nin ev sahipliğinde düzenlenen “Trakya ve Nükleer” başlıklı panel, bölgede yapılması planlanan nükleer enerji santrali projelerine yönelik ciddi endişeler gündeme taşındı. Panel, Demirköy ilçesi, İğneada-Kıyıköy hattında kurulması planlanan nükleer santral özelinde, Trakya’nın doğal, kültürel ve sosyal mirası üzerinden kapsamlı değerlendirmelere sahne oldu. Lüleburgaz’da gerçekleştirilen panelde konuşmacılar, nükleer enerji santrallerinin sadece teknik değil, aynı zamanda çevresel, ekonomik ve sosyal boyutlarıyla da ele alınması gerektiğini vurguladı. Kırklareli Kent Konseyi adına yapılan açıklamada, bölge halkının ve çevre örgütlerinin kaygıları net bir dille ifade edildi. Açıklamada, “Trakya Kent Konseyleri Birliği, Trakya Platformu, Kırklareli Barosu tarafından Lüleburgaz Belediyesi destekleriyle düzenlenen Trakya ve Nükleer konulu panel Demirköy ilçesi, İğneada- Kıyıköy beldesinde yapılması planlanan Nükleer Enerji Santrali (NES)’in etkileri belirtildi. NES’lerle ilgili genel bilgilerin yanında, sahip olduğu doğal güzellikler ve canlı yaşam çeşitliliği açısından Istrancalar ve Karadeniz özelinde, konu tüm ayrıntılarıyla tartışıldı.Toplantıda önce bölgemizin, sonra da ülkemizin sahip olduğu doğal, kültürel ve sosyal mirasını yok edebilecek bir tehdit olarak algıladığımız bu projenin, bölgemiz çıkarlarına olduğu gibi; ülkemiz çıkarlarına da hizmet etmediği vurgulandı. Toplantıda şu açıklama yapıldı, “Bilimsel verilere göre 20 yılda ancak tamamlanabilecek olan; ülkemiz, dolayısıyla biz yurttaşlar borçlandırılarak verilecek kredilerle inşa edilip, üretilen enerjiyi bize yine para ile satacak olan; idari ya da teknik hiçbir personelini ülkemiz çocuklarından istihdam etmeyen; denize boşalttığı zehirli su ile, santralden çıkan radyasyon yüklü gazlar ile, toprağımıza gömülerek sularımızı zehirleyecek radyoaktif atıkları ile insanlarımızı ve tüm canlı yaşamını yok edebilme potansiyeline sahip bu projeye, bölgemizin ve ülkemizin ihtiyacı yoktur. Tam bu noktada, Türkiye’nin yıllık elektrik üretiminin ancak %5’ini karşılayacak nükleer santral gayretkeşliğini ve bu konudaki ısrarlı tutumu anlamakta güçlük çekiyoruz. Yalnız İğneada- Kıyıköy değil; Mersin-Akkuyu, Sinop Nükleer Santrallerini de anlamıyoruz. Çünkü biliyoruz ki nükleer teknolojisine sahip, ileri ülkeler bile nükleer reaktörlerini birer birer kapatmakta, yerine yenilenebilir enerjiyi ikame etmekteler. Sınırlarımızdan kilometrelerce uzakta olan Ukrayna’daki Çernobil Nükleer santrali patlamasının sonuçlarını, kanserden ölümlerin tavan yaptığı bir süreci tüm Trakya’da ve Karadeniz bölgemizde yaşadık, yaşıyoruz. Hal böyle iken havamızı ve suyumuzu, ormanlarımızı ve birinci sınıf tarım topraklarımızı zehirleyecek bu girişime izin vermeyeceğimiz bilinmelidir. Danıştay da dahil çeşitli derece yargı mercii kararları ile bölgemize yönelik bilimsel gerçeklikler ortadayken; 9 büyüklüğünde depreme dayanıklı inşa edilmiş olan, Japonya’daki Fukuşima nükleer felaketinin yarattığı sonuçlar daha taze iken, nükleer baronlarına son sözümüz şudur: Havamızı, suyumuzu, toprağımızı, denizlerimizi, yaşamlarımızı ve yaşam alanlarımızı sonuna kadar savunacağız. Taş ocaklarıyla, kil ocaklarıyla, termik santrallerle, madenlerle talan ettikleri yetmiyormuş gibi bir de nükleer tehdidi ile dağlarımızın, ormanlarımızın, Longoz’umuzun, bu günümüzün olduğu kadar gelecek kuşaklarımızın yok olmasına veya kanserle boğuşmasına karşı, hukuki zeminde ve tüm meşru mücadele argümanlarını kullanarak karşı duracağımızı buradan yüksek sesle haykırıyoruz. Tüm canlıların yaşama hakkı vardır. İnsanca ve sağlıklı yaşama hakkı ise en temel insan hakkıdır. İnsan yaşamından daha önemli, daha değerli hiçbir şey olamaz. O zaman haydi hep beraber. Nükleere hayır!” “5 YILDA LÖSEMİ GÖRÜLEBİLİR” Türk Tabipler Birliği (TTB) Merkez Konseyi Üyesi Prof. Dr. Ali Osman Karababa, “Nükleer Santraller ve Sağlığımız” konusunda sunum yaptı. “Türkiye’de Enerji Politikaları ve Nükleer Santral Projeleri” panelinde konuşan Karababa, ‘Kaza olmadığı sürece bir şey yok’ diye cümle kuranlar olduğunu da söyleyerek, özellikle nükleer santrallerle ilgili yapılan bilimsel çalışmalar ve sonuçlarında insan sağlığına verdiği zararlara dikkat çekti. Dünyada doğal kaynaklı ve yapay kaynaklı radyasyonların varlığına dikkat çeken Prof. Dr. Karababa, radyasyonun insan genetiğini bozduğunu, anne karnındaki bebeğe zarar verdiğini ve kanser yapıcı etkileri olduğunu söyledi. Radyasyonun görünmeyen sağlık etkilerinin de söz konusu olabileceğini belirten Karababa; radyoaktiviye maruz kalındığında, dozun çok yüksek olmaması durumunda bile uzun süreçli etki görülebileceğini ifade etti. Karababa, etkinin 5 yılda lösemi olarak görülebileceğine dikkat çekti.   “İNSAN BEDENİNDE VERMEDİĞİ ZARAR YOK” Radyasyonun sert doku kanserleri, mesane kanseri, kadınlarda meme kanseri, akciğer kanseri, beyin kanseri gibi birçok sağlık sorununa neden olduğunu belirten Karababa; “Radyoaktivitenin dozla ilişkili olarak insan bedeninde vermediği zarar yok. Korunmak çok önemlidir” dedi. Nükleer santrallerde yaşanan kazalarda ortaya çıkabilecek etkileri açıklayan Karababa; “Saç dökülmesi, deride renk değişimi, vücutta değişik yerlerde kanamalar ve kişinin enfeksiyonlara karşı duyarlılığında artma, yani savunma sisteminin çökmesi. Bunlar yüksek dozda radyoaktivite ile karşılaştığınızda ilk karşınıza çıkan sağlık sorunlarıdır” sözlerine yer verdi. ULUSLARARASI BİLİMSEL ARAŞTIRMALARA DİKKAT ÇEKTİ Karababa, nükleer santrallerle ilgili yapılan uluslararası araştırmalara dikkat çekerek; “Almanya’da 1980-90 yılları arasında yapılan bir çalışmada, nükleer santrallerin 5 kilometre yakınında yeni doğan grubunda lösemi görülme sıklığında artış yaşanmış. Başka bir nükleer santralde 1990-91 yıllarında çalışma yapılmış, erken çocukluk döneminde lösemi görülme sıklığında artış görülmüş. Bunun yanında İngiltere’de silah fabrikasının yakınında, nükleer tesis çevresinde, Fransa’da nükleer malzemenin yeniden işletme tesislerinde lösemi görülme seviyesinde artış olmuş. Bunların yanında kadınlarda tiroid kanserinde artış görülmüş. Bir başka çalışmada nükleer santralin 15 kilometre çevresinde çocuk çağı lösemilerinde 2-3 kat artış görülmüş. ‘Kaza olmadığı sürece bir şey yok’ diye cümle kuranlar var. Bunlar kazasız dönemlerde, bir nükleer santral çalıştığında bile çevresindeki insanlara zarar verebileceğini gösteriyor” dedi.
Lüleburgaz’da “Trakya’da nükleer” paneli düzenlendi. Panelde Kırklareli İğneada – Kıyıköy hattında kurulması planlanan nükleer santralın Traky’nın doğal, kültürel ve sosyal mirası üzerinden olumsuz etki yapacağı ve doğa harikası Istrancalar’ında büyük zarar göreceği belirtildi.Panelde konuşan Prof. Dr. Karababa, radyasyonun insan genetiğini bozduğunu, anne karnındaki bebeğe zarar verdiğini ve kanser yapıcı etkileri olduğunu söyledi.

TRAKYA 2000 - Trakya Kent Konseyleri Birliği, Trakya Platformu ve Kırklareli Barosu’nun katkılarıyla, Lüleburgaz Belediyesi’nin ev sahipliğinde düzenlenen “Trakya ve Nükleer” başlıklı panel, bölgede yapılması planlanan nükleer enerji santrali projelerine yönelik ciddi endişeler gündeme taşındı. Panel, Demirköy ilçesi, İğneada-Kıyıköy hattında kurulması planlanan nükleer santral özelinde, Trakya’nın doğal, kültürel ve sosyal mirası üzerinden kapsamlı değerlendirmelere sahne oldu.

Lüleburgaz’da gerçekleştirilen panelde konuşmacılar, nükleer enerji santrallerinin sadece teknik değil, aynı zamanda çevresel, ekonomik ve sosyal boyutlarıyla da ele alınması gerektiğini vurguladı. Kırklareli Kent Konseyi adına yapılan açıklamada, bölge halkının ve çevre örgütlerinin kaygıları net bir dille ifade edildi. Açıklamada, “Trakya Kent Konseyleri Birliği, Trakya Platformu, Kırklareli Barosu tarafından Lüleburgaz Belediyesi destekleriyle düzenlenen Trakya ve Nükleer konulu panel Demirköy ilçesi, İğneada- Kıyıköy beldesinde yapılması planlanan Nükleer Enerji Santrali (NES)’in etkileri belirtildi.

NES’lerle ilgili genel bilgilerin yanında, sahip olduğu doğal güzellikler ve canlı yaşam çeşitliliği açısından Istrancalar ve Karadeniz özelinde, konu tüm ayrıntılarıyla tartışıldı.Toplantıda önce bölgemizin, sonra da ülkemizin sahip olduğu doğal, kültürel ve sosyal mirasını yok edebilecek bir tehdit olarak algıladığımız bu projenin, bölgemiz çıkarlarına olduğu gibi; ülkemiz çıkarlarına da hizmet etmediği vurgulandı.

Toplantıda şu açıklama yapıldı, “Bilimsel verilere göre 20 yılda ancak tamamlanabilecek olan; ülkemiz, dolayısıyla biz yurttaşlar borçlandırılarak verilecek kredilerle inşa edilip, üretilen enerjiyi bize yine para ile satacak olan; idari ya da teknik hiçbir personelini ülkemiz çocuklarından istihdam etmeyen; denize boşalttığı zehirli su ile, santralden çıkan radyasyon yüklü gazlar ile, toprağımıza gömülerek sularımızı zehirleyecek radyoaktif atıkları ile insanlarımızı ve tüm canlı yaşamını yok edebilme potansiyeline sahip bu projeye, bölgemizin ve ülkemizin ihtiyacı yoktur. Tam bu noktada, Türkiye’nin yıllık elektrik üretiminin ancak %5’ini karşılayacak nükleer santral gayretkeşliğini ve bu konudaki ısrarlı tutumu anlamakta güçlük çekiyoruz. Yalnız İğneada- Kıyıköy değil; Mersin-Akkuyu, Sinop Nükleer Santrallerini de anlamıyoruz. Çünkü biliyoruz ki nükleer teknolojisine sahip, ileri ülkeler bile nükleer reaktörlerini birer birer kapatmakta, yerine yenilenebilir enerjiyi ikame etmekteler.

Sınırlarımızdan kilometrelerce uzakta olan Ukrayna’daki Çernobil Nükleer santrali patlamasının sonuçlarını, kanserden ölümlerin tavan yaptığı bir süreci tüm Trakya’da ve Karadeniz bölgemizde yaşadık, yaşıyoruz. Hal böyle iken havamızı ve suyumuzu, ormanlarımızı ve birinci sınıf tarım topraklarımızı zehirleyecek bu girişime izin vermeyeceğimiz bilinmelidir.

Danıştay da dahil çeşitli derece yargı mercii kararları ile bölgemize yönelik bilimsel gerçeklikler ortadayken; 9 büyüklüğünde depreme dayanıklı inşa edilmiş olan, Japonya’daki Fukuşima nükleer felaketinin yarattığı sonuçlar daha taze iken, nükleer baronlarına son sözümüz şudur: Havamızı, suyumuzu, toprağımızı, denizlerimizi, yaşamlarımızı ve yaşam alanlarımızı sonuna kadar savunacağız. Taş ocaklarıyla, kil ocaklarıyla, termik santrallerle, madenlerle talan ettikleri yetmiyormuş gibi bir de nükleer tehdidi ile dağlarımızın, ormanlarımızın, Longoz’umuzun, bu günümüzün olduğu kadar gelecek kuşaklarımızın yok olmasına veya kanserle boğuşmasına karşı, hukuki zeminde ve tüm meşru mücadele argümanlarını kullanarak karşı duracağımızı buradan yüksek sesle haykırıyoruz.

Tüm canlıların yaşama hakkı vardır. İnsanca ve sağlıklı yaşama hakkı ise en temel insan hakkıdır. İnsan yaşamından daha önemli, daha değerli hiçbir şey olamaz. O zaman haydi hep beraber. Nükleere hayır!”

“5 YILDA LÖSEMİ GÖRÜLEBİLİR”

Türk Tabipler Birliği (TTB) Merkez Konseyi Üyesi Prof. Dr. Ali Osman Karababa“Nükleer Santraller ve Sağlığımız” konusunda sunum yaptı.

“Türkiye’de Enerji Politikaları ve Nükleer Santral Projeleri” panelinde konuşan Karababa, ‘Kaza olmadığı sürece bir şey yok’ diye cümle kuranlar olduğunu da söyleyerek, özellikle nükleer santrallerle ilgili yapılan bilimsel çalışmalar ve sonuçlarında insan sağlığına verdiği zararlara dikkat çekti.

Dünyada doğal kaynaklı ve yapay kaynaklı radyasyonların varlığına dikkat çeken Prof. Dr. Karababa, radyasyonun insan genetiğini bozduğunu, anne karnındaki bebeğe zarar verdiğini ve kanser yapıcı etkileri olduğunu söyledi. Radyasyonun görünmeyen sağlık etkilerinin de söz konusu olabileceğini belirten Karababa; radyoaktiviye maruz kalındığında, dozun çok yüksek olmaması durumunda bile uzun süreçli etki görülebileceğini ifade etti. Karababa, etkinin 5 yılda lösemi olarak görülebileceğine dikkat çekti.

 

“İNSAN BEDENİNDE VERMEDİĞİ ZARAR YOK”

Radyasyonun sert doku kanserleri, mesane kanseri, kadınlarda meme kanseri, akciğer kanseri, beyin kanseri gibi birçok sağlık sorununa neden olduğunu belirten Karababa; “Radyoaktivitenin dozla ilişkili olarak insan bedeninde vermediği zarar yok. Korunmak çok önemlidir” dedi. Nükleer santrallerde yaşanan kazalarda ortaya çıkabilecek etkileri açıklayan Karababa; “Saç dökülmesi, deride renk değişimi, vücutta değişik yerlerde kanamalar ve kişinin enfeksiyonlara karşı duyarlılığında artma, yani savunma sisteminin çökmesi. Bunlar yüksek dozda radyoaktivite ile karşılaştığınızda ilk karşınıza çıkan sağlık sorunlarıdır” sözlerine yer verdi.

ULUSLARARASI BİLİMSEL ARAŞTIRMALARA DİKKAT ÇEKTİ

Karababa, nükleer santrallerle ilgili yapılan uluslararası araştırmalara dikkat çekerek; “Almanya’da 1980-90 yılları arasında yapılan bir çalışmada, nükleer santrallerin 5 kilometre yakınında yeni doğan grubunda lösemi görülme sıklığında artış yaşanmış. Başka bir nükleer santralde 1990-91 yıllarında çalışma yapılmış, erken çocukluk döneminde lösemi görülme sıklığında artış görülmüş. Bunun yanında İngiltere’de silah fabrikasının yakınında, nükleer tesis çevresinde, Fransa’da nükleer malzemenin yeniden işletme tesislerinde lösemi görülme seviyesinde artış olmuş. Bunların yanında kadınlarda tiroid kanserinde artış görülmüş. Bir başka çalışmada nükleer santralin 15 kilometre çevresinde çocuk çağı lösemilerinde 2-3 kat artış görülmüş. ‘Kaza olmadığı sürece bir şey yok’ diye cümle kuranlar var. Bunlar kazasız dönemlerde, bir nükleer santral çalıştığında bile çevresindeki insanlara zarar verebileceğini gösteriyor” dedi.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve trakyaolay.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
aohbet islami chat omegla türk sohbet cinsel sohbet dini chat plastik çember