Ama öyle böyle değil, buz gibi bir Eskişehir ayazı.
İnsanın iliklerinden geçip kemiklerini sızlatan türden.
Böylesi soğuk bir kış gününde, her sabah yaptığım gibi koştura koştura okula yetişmeye çalışıyordum.
Bu sayede hem derse geç kalmayacak hem de bir an önce sınıfa girip üşümekten kurtulacaktım.
Tam okulun önüne gelmiştim ki tüm öğrencilerin okulun önünde toplandığını gördüm.
Ne oluyor demeye kalmadan tüm gurup hep birlikte haykırmaya başladı;
‘KAHROLSUN KAPİTALİZM!’
‘KAHROLSUN AMERİKA!’
‘KAHROLSUN FREDMAN!’
1980 öncesi Eskişehir DMMA Makine Fakültesi öğrencisiyim.
O yıllarda üniversite öğrencileri genelde ülke ve dünya siyaseti ile çok ilgililer.
Bizlerde öyleydik.
Özellikle başta ABD olmak üzere gelişmiş kapitalist ülkelerin ülkemizi soymasına tahammül edemez, bu tür olayları bu şekilde toplantılarda lanetlerdik.
Bende bu lanet içeren sloganların çoğunu anlar içtenlikle katılırdım.
Özelikle kapitalizmin ve Amerika’nın, bizim gibi fakir ülkeleri soyduğunu bilirdim ama bu FREDMAN kimdir, ona ne oluyor, adamı neden lanetlerdik bir türlü çözemezdim.
Etrafımızdakilere de soramazdık.
Sorsak muhtemelen onlarda bilmezdi ama, kaportayı çizdirmemek adına, önce bize küçümseyerek yukarıdan bakarlar, sonra LÜMPENLİKLE suçlayıp adeta aşağılarlardı.
Bizde çaresiz susardık.
Yıllar yıllar sonra öğrendik ki soygun İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra başlamış.
Savaşın galibi üç devlet başkanı CHIRCHIL, ROSVERT ve STALİN savaş sonrası kendi aralarında adeta ganimet paylaşır gibi dünyayı paylaşmışlar.
Stalin ‘bu savaşta milyonlarca Rus vatandaşı hayatını kaybetti, Rusya bombalarla yıkıldı’ diyerek, savaş tazminatı olarak ta Almanya'dan Rusya’ya kadar tüm devletlerin SSCB 'ne bağlanmasını ister.
Bunun üzerine CHURCHIL endişeyle ayağa fırlar, bütün gücüyle itiraz eder.
Buna karşılık ROSVERT son derece sakin, ChurchIl’e rağmen ‘tamam’ der, ‘TAMAM alın sizin olsun.’
CHURCHIL duyduklarına inanamazken ROSVERT onun kulağına fısıldar 'YAŞASIN’ der, ‘Bırak alsın DÜNYA'nın KALANI BİZİM OLDU!’
Ardından Stalin Avrupa’nın doğusundan Rusya’ya kadar olan tüm ülkeleri işgal edip kendi sömürgesi yapar ve bu ülkelerin tüm dünya ile ilişkilerini keser.
Böylece ROSVELT in dediği gibi geri kalan tüm dünya Amerika’ya kalmış olur.
Rosvelt dünyadaki savaş sonrası oluşan büyük ekonomik buhran ve oluşan parasal sıkıntıdan yararlanır.
Para dönmüyor, ticaret durma noktasına gelmişti.
Hatırlanacağı gibi o yıllarda tüm ülkeler altın karşılığı para basıyorlardı.
Ancak hiçbir ülkenin tüm Dünya’ya yetecek altını, dolayısıyla parası yoktu.
İşte Yalta’da ROSEVERT’İN PLANI tüm Dünya’da geçerli para birimi olarak AMERİKAN DOLARINI tüm dünya ülkelerine kabul ettirtmekti.
Nasıl olsa Amerikan dolarını kendileri basıyorlardı.
Basılan parayı da kendileri kontrol ediyordu.
Eğer tüm dünya ülkeleri bu parayı kullanırlarsa Amerika’nın inanılmaz bir sömürü inanılmaz bir soygun yapması son derece kolay olacaktı.
Bunun için önce tüm ülkelerin AMERİKAN DOLARINA TALEBİ olmalıydı.
Bu talepte ülkelerin PETROL satın almasıyla bulundu.
Savaş sonrası gelişen teknoloji ve artan üretim inanılmaz bir enerji açığını ortaya çıkartmış, enerjinin çözümü de PETROL de bulunmuştu.
O yıllarda en büyük PETROL rezervi Suudi Krallığı’ndaydı.
Krallık son derece zayıf, güçsüz ve diğer rakip kabilelerin tehdidi altındaydı.
ABD bunu fırsat bilip Suudi Krallığı’na; 'sizi biz koruyacağız, petrolünüzüde biz çıkartacağız, ancak tek şartımız var, petrolü bizim paramız olan AMERİKAN DOLARIYLA satacaksınız' dediler.
Anlaşma yapıldı, o yıldan sonra Arap petrolü sadece ABD doları ile satılarak dolara inanılmaz bir talep yaratıldı.
Böylece planın ilk kısmı gerçekleşmişti.
İkinci kısım tüm ülkeler ABD dolarını nasıl temin edeceklerdi.
Ülkelerin dolara ulaşması, yani paranın tüm dünyada dönmesi için kredi veren ve parayı stoklayan iki kuruma ihtiyaç vardı.
Bu amaçla, Uluslararası Para Fonu ve Dünya Bankası, Temmuz 1944'de Amerika Birleşik Devletleri'nin New Hampshire eyaletinin Bretton Woods şehrinde toplanan bir uluslararası konferansta kuruldu.
Bu toplantıda uluslararası rezerv para basma yetkisi ABD’de olacak, ABD basacağı her bir dolar için bir ons altın karşılığı olacağını garanti ediyordu.
Bundan sonrası çorap söküğü gibi geldi.
Petrol almak isteyenler önce Suudilere ardından dolar bulmak için, önce İMF'ye gidiyorlar, IMF’de her ülkenin ekonomik gücüne göre, Dünya Bankası’ndan temin ettiği dolarları, o ülkeleri borçlandırarak faizle satıyor, karşılığında o ülkelerin kaynaklarını ve emeğini çifte sömürüyordu.
Bu sömürü 1971 yılına kadar böyle sürdü gitti.
Bu yıllara kadar ABD O KADAR ÇOK PARA BASTI Kİ BU PARANIN ALTIN KARŞILIĞI VAR OLUP OLMADIĞI TÜM DÜNYADA TARTIŞILMAYA BAŞLANDI.
1971 yılında Milton FREDMAN yayınladığı bir doktrinle ABD’nin bastığı paranın sadece altın karşılığı olmasının eksik olduğu, altın kadar kıymetli sanayi tesisleri doğal rezerv ve teknolojileri olduğunu ve bunlar karşılığında da para basabileceklerini ifade etti.
Başkan Nıxson bu tezi hemen kabul etti.
Ve o yıldan beri ABD üç sent maliyetli, üzerinde yüz dolar yazılı ABD dolarını karşılıksız olarak yüz ons altın satar gibi tüm dünyaya SATMAYA BAŞLADI..
İşte o yıldan sonra inanılmaz SÖMÜRÜ, inanılmaz mal ve hizmet yani EMEK HIRSIZLIĞI bu güne kadar devam etti.
2025 yılına kadar üretmeden, çalışmadan tüm dünyayı sömüren ABD, üretim araçlarını, teknolojisini ve üreten beyinlerini ÇİN’e kaptırınca oyuncağı elinden alınmış, mızıkçılık yapan çocuk gibi ağlayarak mızmızlanarak kendi kurduğu oyunu şantajla tehditle bozmaya çalışarak yeni oyunlar peşinde.
Bu nedenle Başkan TRUMP tüm ülkelere vergiler koyarken, Çin’in bu soyguna üreterek emekle karşılık vermesi üzerine telaşlanıp, garip bir çaresizlikle ‘Herkes Amerika’yı soydu’ yalanını söyleyebiliyor.
Bunları gördükten sonra, taaa 1980 li yıllarda bu soygunu görüp;
'KAHROLSUN KAPİTALİZM!’
‘KAHROLSUN AMERİKA!’
‘KAHROLSUN FREDMAN!’
diyen DEVRİMCİ GENÇLERE 2025 yılından SELAM OLSUN.